Bu arada ben burada anlatılabilecek bir sürü şey yapar ve söylerken editörümüz hepsini not almayı unuttuğu için pek azını aktarabiliyoruz. İşte bazıları:
Kardeşim doğdundan beri evde şşşşt'ların sayısında çook ciddi bir artış oldu. Şşşt İpek sessiz ol, şşşt İpek ona dokunma, şşşt İpek kirli kıyafetini çıkar, şşşt İpek ellerini yıka.... En sonunda dayanamadım:
-Hep hışıt hep hışıt olmaz ki!
Bu sıkıcı duruma arada da şöyle tepki veriyorum:
-Of ya püf ya çuf ya!
Dışarıda gittiğimiz şu değişik tuvaletlerden bir evde de görünce çok şaşırdım:
-Aaaa anne bak burada da delikli tuvalet var
İngilizce öğrenme çalışmalarım çok eğlenceli geçmiyor. Ayrıca niye öğrenmem gerekiyor anlayabilmiş de değilim. Annem bize ingilizce öğreten Karen'ın çok az Türkçe bildiğini söyleyince aklıma dahiyane bir fikir geldi:
-O bize İngilizce öğretmekle uğraşmasın, ben ona Türkçe öğretirim.
Ev halkının herşeyi kendi kendime yapmamı istemelerinden çok sıkıldım. Ben binbir güçlükle bütün ihtiyaçlarımı kendim karşılamaya çalışırken, yediği önünde yemediği arkasında oturup, kucakta gezdirilip duran minik kardeşime bir isim taktım:
-Bahar majesteleri
Bahar'ın isimlerinden bahsetmişken, sürekli şakıdığı için Kanarya, herşeye dahil olmak istediği için muhtar, herşeyi yakaladığı için kanca gibi isimler de kullandığımızı unutmayalım.
Peki ben kardeşimi nasıl mı seviyorum:
-Auroram, prensesim, ponyom, tinkerbelim, cindrellam...
Sabah sabah uyandığımda gözlerimden akan yaşlardan hasta olduğumu düşünüp telaşlanan babama durumu açıkladım:
-Bişey yok bişey yok, Bahar'la gurur duydum ondan gözüm yaşardı
Gözyaşarması demişken geçen annemin yine gözlerinin dolmasına neden olduğumu itiraf etmeliyim. Nasıl mı? Gittim ona sımsıkı sarıldım veee:
-Anne beni doğurduğun için teşekkür ederim!!!
Haftasonu ödevim olan "tırtılın oluşumunu araştırınız" ile ilgili annem kitapları karıştırırken, onu bu gereksiz çabadan vazgeçirmek gerektiğini farkettim ve dedim ki:
-Anne araştırmamıza gerek yok ben biliyorum sana da anlatayım. Jülide öğretmen kreşimizi kurduğunda Tırtıl oluştu ve şimdi de gelişiyor.
Kralların, kraliçelerin şatosunu görmek istiyorum diye tutturunca babam beni Ayasofya'ya götürdü
Tatilde de yine her zamanki gibi en zevk aldığım işi yani resim yapmayı ihmal etmedim
Hayvanat bahçesi çok eğlenceliydi, Bambi'yi besledim, timsahları taklit ettim, köpekbalıkları ile heyecanlandım, devekuşları ile eğlendim...
Hım fena değilmiş...
Annem ve ben
